
Bizim yolculuğumuz ise Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan... Eski adıyla Anadolu Jet, yeni adıyla AJet’in 21 Ekim 2035 tarihli 11:35 Antalya uçağında tam anlamıyla bir fiyasko yaşandı.
Check-in işlemini yapan Kemal Bey, biletli olmasına rağmen uçak listesinde görünmedi! Evet, yanlış duymadınız — check-in yapılmış, biletli bir yolcu sistemde yoktu. Bu garip aksaklık yüzünden sefer tam bir saat gecikmeli gerçekleştirilebildi.
Nihayet havalandıktan sonra, sevgili pilotumuzun adeta drift yaparak iniş yapmasıyla Antalya’ya indik. Hayatımda ilk kez bir uçağın “yanlayarak” indiğini gördüm; gerçekten unutulmaz bir tecrübeydi. ???? Neyse ki yaşadıklarımızın ardından sağ salim inmek, bizim için başlı başına bir nimet oldu.
Gecikmenin doğal sonucu olarak transferler de aksadı. Saat 15:30 civarında Selektum Noa Belek Otel’e ulaştık. 24 saat açık büfede görev yapan güler yüzlü garsonlar, yorgunluğumuzu fark etmiş olacak ki hemen güzel bir servis hazırladılar. 17:00 gibi odamıza yerleştik.
Hava kapalı ve yağmurluydu ama deniz hâlâ sıcaktı. Duayen gazeteci Özkan Altıntaş, bu fırsatı kaçırmadı ve denize girerek günün stresini attı. Otel genel olarak sezon sonu yorgunluğu yaşıyor gibiydi. Çocuk havuzu ve aquapark gayet başarılı. Ancak spa bölümü için aynı şeyi söylemek zor — sauna ve hamam sabah 09:00’dan akşam 19:00’a kadar açık, buhar odası ise mevcut değil.
Ertesi gün fuar alanına geldiğimizde, Selectum Hotels&Resort standında ATG Hotels pazarlama müdürü Ayşe Pırtık hanımla karşılaştık, ayrıca turizm duayenlerinden Travel PR sahibi Sarp Özkar bey ile sohbet ederken saat 10:00’de Fuar açıldı ve kısa süre içinde hazırlıklar tamamlandı ve beklenenden daha fazla bir kalabalık salonu doldurdu.
Türkiye Turizmde Yumruğunu Masaya Vurdu
Tüm aksaklıklara rağmen Türkiye, turizmdeki potansiyelini ve gücünü bir kez daha gözler önüne serdi. Selçuk Meral’in kurucu ve yönetim kurulu başkanı olduğu ATF (Antalya Tourism Fair), Türk turizminin dünyaya “ben buradayım” dediği bir platforma dönüştü.
Türk turizmi, adeta masaya yumruğunu vurarak tüm dünyaya gücünü gösterdi. Birbirinden önemli şirketlerin ve sektörün önde gelen profesyonellerinin buluştuğu fuarda, katılım gerçekten inanılmazdı. Dünyanın dört bir yanından gelen misafirler, Türkiye’nin turizmde ulaştığı kaliteyi ve vizyonu yakından görme fırsatı buldu.
Türkiye’nin Değerleri Aynı Çatıda Buluştu
Fuarın en dikkat çeken yönlerinden biri, Türkiye’nin farklı bölgelerinden gelen vizyon sahibi yöneticilerin ve turizm temsilcilerinin aynı çatı altında toplanmasıydı.
Muğla Büyükşehir Belediyesi Turizm Şube Müdür Vekili Necati Gümüş ve turizm rehberi Rıza Öztürk ile yaptığımız sohbette, belediyenin vizyonunun “marka şehir olmak” üzerine kurulu olduğunu dile getirdiler. Gümüş, “Biz, gelen turistlerin sadece otellerde değil; Muğla’nın turistik ve doğal güzelliklerinde zaman geçirmesini istiyoruz,” diyerek turizmin yerelle bütünleştiği bir anlayıştan söz etti.
Bir diğer durağımız ise Denizli’nin Çal ilçesi standı oldu. Çal’a özgü “Çal Karası” üzümünden yapılan ürünler ve endemik tatlar büyük ilgi gördü. Belediye Başkanı Ahmet Hakan, ilçesini adeta bir turizm rehberi titizliğiyle anlattı. Ekşi Höyük, Hançalar Köprüsü, Sakızcılar Şelalesi gibi tarihi ve doğal güzelliklerin yanı sıra; asma yaprağı, pekmez, sirke ve eşsiz şaraplarıyla Çal’ın potansiyelini tanıttı.
Fuarın bir diğer dikkat çeken ismi ise Justiniano Hotels’den Bülent Dönmez oldu. Sohbet sırasında öğrendim ki bu otel, kendi elektriğini üreten, eski bir kültür yapısı üzerine kurulu, doğa ve tarihin iç içe geçtiği bir tesis. Üstelik bir bisiklet dostu oteli konseptine sahip! Bu farklı yaklaşım, sürdürülebilir turizm vizyonu açısından oldukça etkileyiciydi.
Antalya Turizm Fuarı, hem sektörün nabzını tuttu hem de Türkiye’nin sahip olduğu kültürel, doğal ve turistik zenginliği yeniden hatırlattı.
Bu büyük buluşmada yer alan dünya devlerini ve dikkat çeken görüşmeleri önümüzdeki üç gün boyunca sizlerle paylaşacağım.
Takipte kalın…