Gastronomi

Diplomaside ihmal ettiğimiz dünya değeri: Gastrodiplomasi vizyonu

Ulusal mutfakların ülkelerin küresel bilinirliği ve algı yönetimindeki rolü ihmal edilmeyecek kadar değerli.

6 Kasım 2025 Saat: 21:04
Diplomaside ihmal ettiğimiz dünya değeri: Gastrodiplomasi vizyonu
Diplomaside ihmal ettiğimiz dünya değeri: Gastrodiplomasi vizyonu

Diplomaside ihmal ettiğimiz dünya değeri: Gastrodiplomasi vizyonu

Mutfaklarını markalaştırmanın özgüveniyle yarattıkları diplomatik güç, ticari gücü de sağlamış. Diplomaside “yumuşak güç” olarak tanımlanan mutfak diplomasisi (gastrodiplomasi), yemek ile beyinleri ve kalpleri kazanmaya dayanıyor. Uluslararası arenada ülke itibarı ve kalıcı ticari ve diplomatik varoluş için yumuşak güç olmazsa olmaz!

Yoğurt İmpardoru

Süleyman Dilsiz yazdı...

Zaten eski bir Amerikan diplomasi sözünü de günümüze şöyle uyarlasak sanırım yumuşak gücün önemini vurgulamış olurum:

Artık “Bizi bilmek demek, bizi tanımak demek! (to know us is, to love us) özdeyişi yerine “Bizi sevmek demek, bizi tatmak demek” (to taste us is, to love us) kabul edilen yeni dış politika aracı. Zaten birçok ülke de mutfaklarını ülkelerindeki restoranları, yerel tatlarını tanıtmak için yurtdışında şubeleşmeyi ve gastro etkinlikleri de teşvik ediyorlar. Gelecekte mutfak diplomasisi kültürel diplomasinin en nitelikli ürünü olmaya aday görünüyor. Birçok ülkenin kısıtlı mutfak kültürleriyle, bu yumuşak gücü fırsata çevirme arayışını sürdürürken, yüzlerce gastro zenginliğimize rağmen biz neresindeyiz? diye de sormak isterim.

Dünyadaki tüm beslenme tarzlarına hitap eden, üç binin üzerinde tarif çeşitliliği ciddi zenginliğimiz. Ülkemizin yumuşak gücünü geliştirmek adına aşağıda örneklediğim ülkelerin mutfaklarını nasıl markalaştırdıklarını irdelemesi gerekiyor. Daha önceden az bilinen bu ülkelerin mutfaklarından cazibe yaratıp diplomasiden ticarete kamçı etkisini görmüşler ve mutfaklarının bilinirliğini artırmışlar. Ulusal mutfakların uluslararası tanıtımı doğru planlandığında, ülkelerin itibar ve algı yönetimi için de güçlü yön. Ciddi rekabetçi avantaj oluşturduğu da çok açık! Bu yumuşak güç, popüler ve dinamik diplomasi faktörü olarak kendini daha çok gösteriyor. Dünyada düne kadar mutfakları az bilinen Kore, Malezya, Tayland, Tayvan mutfaklarını tanıtıp teşvik ederek ülke itibarlarını artırmışlar. Bu yumuşak güçleriyle kültürlerine ilgiyi artırıp sürekli değer zinciri oluşturmuşlar. Bunlardan Kore ve Tayland örneklerini paylaşacağım.

Kore

Listelediğim ülkeler içinde mutfağına en ciddi yatırım yapan ülke. Her ne kadar ülkenin markaları ülkeden daha fazla bilinir olsa da, birçok markasının Japon olduğu algısını değiştirmek için sürekli gastro etkinliklerle ülke mutfaklarını tanıtmışlar. Yoğun ülke markalaşmasından istedikleri sonucu almayınca mutfak üzerinden tanıtımı önemsemişler. 2009’da “Korean Cuisine to the World” kampanyasıyla yurtdışındaki Kore restoranlarını bu yıldan 2017’ye kadar 40 bine çıkarmışlar. Uluslararası yemek okullarında, yurtdışı etkinliklerde şeflerin katılımı için yıllık 40 milyon dolar harcamışlar. Bibimbap dedikleri sırt çantalı Koreli gençleri 23 şehir, 15 ülkeyi gezdirerek, pirinç, dana eti ve sebzeden oluşan Kore tatlarını oradaki halklarla buluşturmuşlar. New York’da 2009’dan 2011’e Kore mutfağı tercih edenler yüzde 9’dan yüzde 31’e çıkarmayı başarmışlar. Çeşitli Kore mutfağı tatların inovasyon esaslı o ülkenin tatlarına uyarlamışlar. Kore taco kamyonu ile Kore-Meksika füzyon mutfağı ile tanıtılmış. Bu tür benzer etkinliklerle Kore, Amerika kıtasında sempatisini artırmış. Zaten Hyundai’nin ABD’de satış rekoru kırması bu etkinliklerin hemen sonraki yıllara denk gelmesi tesadüf olmasa gerek!

 Tayland

Kültür diplomasisi için gastronomiyi kullanan ilk ülke denebilir. “Global Thai Program” ile 2002’de 5500 Tayland restoran sayısını 2003’de 8 bine çıkarmışlar. Şeflerden, Tayland mutfağı malzemelerin tedarikine, restoran açmanın finansal desteğine kadar her şeyini standardize edip teşvik etmiş. Bu Tayland tatlarının keşfi yanında Tayland turizminin de elçisi olarak turizm potansiyelini de tanıtmışlar. Böylece restoran açılan ülkelerin halklarıyla Tayland arasında bağ kurulmuş. İkinci (Thailand: Kitchen of the World” kampanyalarında ise dışişleri ve ticaret bakanlıklarıyla beraber Tayland mutfağının yurtiçi ve yurtdışı eğitim etkinliklerini organize etmişler. Restoranlarını standarizasyon ile tüm dünyada sıkı denetimle sertifikalandırmaya geçerek, Tayland’lı şeflere yurtdışında restoran açılmasını teşvik etmişler. Çeşitli yurtiçi ve yurtdışı yerel ürün, konseptlerini festivallerle uluslararası düzeye taşımışlar. Böylece 2017 yılında etnik mutfak bilinirliğinde dördüncü, en beğenilen mutfakta da altıncı sıraya yükselmişler.

Peki ya bizde?

Bir coğrafya düşünün: MÖ 1200’den beri birçok uygarlığın derin izlerini günümüzde bile barındıran özverili ve anaç ev sahibi Anadolu’muz! Özellikle dünyaya mal olmuş yüzlerce kültürel değer bu coğrafyaya gelen göç veya buraya yapılan seferlerin etkisiyle de dünyaya yayılmış. Dünyanın mutfak da dahil birçok uygarlık ilkleri bu coğrafyada ortaya çıkması, cazibe merkezi olmasının kanıtı. Mutfağa dair birçok besin, ürün, teknik vb. dünyaya buralardan yayılmış. Örneğin tandırda pişirme, tahıl ve ürünlerinin işlenmesi, kimyon, kekik, zeytin, yoğurt, çeşitli saklama yöntemleri topraklarımız üzerinden diğer kıtalara seyahat etmiş. Mutfağımızı diplomaside ihmal etmenin bedeli çok ağır görünüyor. Çünkü bu denli çeşitliliği, farklılıkları, kültürel birikimi dünya kültür endüstrisine kendini tanıtamamanın sıkıntıları bugün çok net görülüyor. Küresel ölçekte ülke itibarını besleyecek kültürel kanallar, sağlıklı sunulamadığı için de küresel fırsatlar tehdide dönüşmüş. Bu durum ülke itibarı ve dış politika ile ticarette kendini gösteriyor. İhracat miktar endeksi ve turist başına düşen gelir ile dış politikalarımıza destek bulamama olarak devam ediyor.

Burada önerilerim:

  1. Ülkemizin neredeyse her yerinde, yerel tatların zoraki sunulduğu “döner-kebap, mercimek ve ezogelin çorba vb. ile dünya mutfağının bugün ki trend tatlarının” Anadolu’nun her köşesinde baş rolde olması acı gerçek. Dünyada ise yumuşak güç oluşturmak adına Türk mutfağının “döner ve şiş kebap” algısı zenginliğimizi sunabilmek adına tehdit! Hal böyleyken, illerimizi kapsayan yerel mutfağı güçlendirme ve teşvik stratejisinin hızla inşası ve yerel tat ve mutfak konseptlerinin sistematik olarak dünyaya ihraç edilmesi gerekiyor.
  2. Yumuşak güç inşası için Dışişleri, Kültür bakanlıklarında “gastronomi masası” kurulması gerekiyor. Gastronomik değeriyle ön plana çıkan illerde, belediyelerin gastronomi standardizasyon ve yerel tatları izleme birimlerinin kolektif bilinçle denetlenebilir altyapısının oluşturulması en elzeminden şart!
  3. Yumuşak güç için stratejik önemde olan festivallerin sistemli ele alınması gerekiyor. Birbirinin aynısı, uluslararası özgün kimlikten uzak, yaratıcı, yerelde değer üretmeyen gastronomi festivallerin kaynak israfı olduğunu hepimizin kabul etmemiz gerekiyor. Yeni festival ve yerel mutfak konseptlerin geliştirip sürdürülebilir gelir ve yaratıcı, inovatif festival konseptleri geliştirmek çok yumuşak gücün etkin kullanılabilmesi için stratejik. Örneğin ülke gastronomisine gerçek hizmet olarak tanımladığım 120 kahvaltılık tarifiyle kahvaltının başkenti, ballıkaymaklı şehir Balıkesir’de dünyanın ilk uluslararası kahvaltı festivalini yapmak diğer önerdiğim festivaller gibi düşlerimden! Pişirme kültürünün temelini oluşturan tandırın izlerinin en eski kalıntılarının olduğu Batman-Mardin-Diyarbakır aksında “tandır festivali”, pro ve prebiyotik zengini en değerli çeşni olan “Uşak tarhanası” ile uluslararası kimlikle festivalini yapmak ciddi değer oluşturacak festival konsept önerilerimden.

Türk Uygarlığı’nın sembolü, 270 dile Türkçe’den geçen, 2.500 yıllık öz be öz kültürel değerimiz olan yoğurdu, kültür mirasımız kapsamında dünyaya kabul ettirmeyi ihmal etmişiz. Alfabesinde “y” harfi olmadığı halde “Grek yogurt” kampanyalarını bugün bile seyrediyoruz. Bu vahim durumu hiçbir lobi yapmadan, seyreden vizyonla yumuşak güç oluşturulabilir mi? Sizce bu mümkün mü?

Gastronomiye yepyeni bakış açısıyla diplomasi ve ülke itibarının stratejik unsuru olarak görme vizyonu, ulusal politika geliştirme ve kültür endüstrisi açısından da önemli. Çünkü yaşadığımız coğrafya ve göçlerimiz ile yukarıda örneklediğim dünyadan başarılı örnekler Ulusal gastrodiplomasi vizyonunu bizlere emrediyor! Hem de en acilinden…

YORUMLAR

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Turizm Haberci, Turizm haberleri, Turizm Bölgeleri hakkında bilgiler Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız