Gastronomi

Türk Mutfağının “Başsız Ordu” Hali

Süleyman Dilsiz yazdı, Türk Mutfağının “Başsız Ordu” Hali

21 Kasım 2025 Saat: 22:02
Türk Mutfağının “Başsız Ordu” Hali
Türk Mutfağının “Başsız Ordu” Hali

Türk Mutfağının “Başsız Ordu” Hali

Bizim mutfak tencerenin dibine tutmuş pilav gibi: Bir karıştırsan kurtulacak, ama karıştıracak kaşık yok; herkes selfie çubuğuyla uğraşıyor. Malzeme bereketi yerinde,  ama ortada komutan yok, bir aşiret düğünü, davul-zurna tamam da damat nerede?

 

Girdin mi bir mutfağa: Herkes şef, çırak diye bir tür nesli tükendi. Çırak dediğin ya stajda “abi tuz nerde” diye geziyor ya da iki hafta sonra “ben buranın enerjisine uymadım” diye Nişantaşı’na başka işletmeye kaçıyor. Rütbe? Bio’da yazıyor: “Annemin köftesiyle 47 ülkeye meydan okuyan Executive Chef & Ruh Şifacısı.” 

 

Aman karıştırmayalım! Sürekli öğrenen, öğreten ve ezberden uzak-yeniliğe açık, geliştiren, adam yetiştiren, her zaman değer katabilen mutfak emekçileri, üstatlar baş tacı!... İyi ki varlar!

 

Aşçılar dernekleri mi? Onlar bambaşka bir dizi:

 

Bugün konfederasyon kuruyorlar, “benim kepçem daha büyük” diye ayrılıp ertesi gün federasyon açıyorlar. İki yıl sonra ikincisi de bölünüyor: “Tatlıcılar bizden ayrıldı, tuzlucular da ayrılsın” diye. Sonunda 47 tane dernek, 48’inciyi de “Kebapçılar ve Çiğ Köfteciler Birliği” olarak kuruyorlar. Dünya şefler birliği WACS kapıya geldiğinde “Türk örgütü yok ki” diye başını kaşıyıp geri dönüyor; çünkü bizde örgüt çok, ordu yok, aşure var!

 

Dünyada ne oluyor bak:Boşuna mutfakları marka değil! Her şey altyapı.

 

Fransızlar Escoffier’yle mutfağı kışlaya çevirmiş, “Oui Chef!” diye esas duruş. Japonlar çırağa on yıl “sadece pirinç yıka oğlum” diyor, çocuk çıkıyor Zen rahibi. İspanyollar köpük yapacağım diye kimya laboratuvarı kurmuş, tarhanayı nitrojenle donduruyor, umami tadın probiyotik hali diye dünyaya pazarlamaya hazırlanıyor.

 

Ya bizde?

 

Televizyona iki kere çıkan, bir de tavada yumurta çeviren, google’dan yalan yanlış bilgileri kesip yapıştıran ya da hazır stok fotoğraflara beş yüz satmayan kitaplar yapan ertesi gün kartvizit bastırıyor: “Yazar-şef”, “butcherchef”, “Dünya Şefler Birliği Onursal Üyesi, Osmanlı Saray Mutfağı Mirasçısı, Lahmacun Büyükelçisi.” Artık bizim mutfakta liyakat değil, üniformanın yaka dikişi rütbe belirliyor. Ve bütün bu kargaşada kimse fark etmiyor ki biz, dünyanın en rafine hiyerarşik mutfak düzenlerinden birine yüzyıllar önce sahiptik. Hani bir hazinen olur da sandığı açacak anahtarı kaybedersin ya öyle bir şey!

 

Esasen atalarımız, 13. yüzyılda Konya’da matbah-ı şerifi yani mutfaklarını öyle bir sistemle işletmiş ki, bugünün üç Michelin’lileri yanında mahalle lokantası kalır. Orası yemek pişirilen yer değil, adam pişirilen yerdi.

 

Adı üstünde:“Matbah-ı İrfan”. Giren can, çıkan insan!

 

Biz, bugün hala mutfakta en temel meseleyi çözebilmiş değiliz:

Terbiye + hiyerarşi + liyakatüçlüsünü aynı tencereye koyamıyoruz. Mevlevi mutfağı bunu mutlak çözümü aslında!

 

Mevlevi mutfağının kadrosu(alın size bin yıl öncesinden özümüzün kepçeli versiyonu):

 

Ateşbaz-ı Veli’ye bakınız!: Bugünün şefleri yanında mutfak filozofu gibi durur. Ateşi terbiye eden, ocağın ruhuyla konuşan bir komutandır. Ateşle muhabbet eder, közle dertleşir. 18 yıl odun taşımadan ateşbaz olamazsın. Bizimkiler 18 dakikada “şef” oluyor, o da jürinin gazıyla. Diğerleri de öyle…

  • Kazancı Dede: Ateşin ilk nöbetçisi. Odun seçerken “bu odunun günahı var mı” diye sorar. Bugün olsa organik sertifikası değil, gönül mührü arardı.
  • Çerağcı: Kandilci. Sabah namazından sonra ilk kandili yakar, mutfak onun ritmiyle uyanır. Günümüz restoranında aynı işlevi DJ üstleniyor: “Çerağ yerine bas aç, servis başlasın!”
  • Somatçı:Sofrayı değil, adabı kurar. “Lokmayı küçük al, çiğne, konuşma” diyecek diye korkudan kimse ağzını açamaz. Japonların “omotenashi” dediği şeyin 700 yıl önceki hâli; hem de daha kibar, hem de bedava.
  • Tennüreci: Hijyen zabıtası. Tennuresi kirliyse mutfağa giremezsin. Günümüzün “bone ve sakal filesi” tartışmalarını 13. yüzyılda çözmüşler.
  • Can (Çırak):İlk 1001 gün adı bile yok. “Ey can” derler, o kadar. Süpürge, bulaşık, odun, soğan… Soğan doğrama izni 5-6 yıl. Bıçak? Onu rüyasında görür. 1001 gün dolunca “dede” olur, hala “buyurun kazancı dede” der. Bizim şimdiki stajyer 15’inci günde “abi senin sosun fazla tuzlu” diye patrona ayar veriyor, sonra da “buranın enerjisi bana uymadı” diye ayrılıyor.

 

Bu sistemde ego sıfır, terbiye tavan. Yemek pişmeden önce aşçı pişer. Tabağa çıkan her lokma önce gönülden geçer.

 

Şimdi dön de bak halimize:

 

Terbiye mi? Story filtresinde kaldı.

Hiyerarşi mi? “Abi sen kimsin ya” cümlesinde bitti.

Liyakat mi? Televizyon jürisi, ya da sosyal medyada en çok beğeni alınca oluyor.

 

Sonuç: Tabakta kimliksiz, kararsız, tatsız bir yemek. Çünkü mutfak ordu gibidir; komutansız orduya “kalabalık” denir, “mutfak” değil.

 

Ne yapmalıyız?

 

  1. Mevlevi mutfağınının (matbah) hiyeraşisini açalım, 2025 versiyonu çıkaralım. Dünyaya örnek olacak “Şeflik Rütbe Sistemi” ile modern Türk mutfağı düzeni kuraralım: Ateşbaz 2.0 hiyerarşisi : Ocak Üstadı → Başaşçı → Çerağcılar → Somatçı. Yani, Ateşbaz Modeli: Ocak Üstadı → Baş Aşçı → Mutfağın Çerağcıları (İstasyon Şefleri), Somat ile: Servis, sofra düzeni, kültürel temsil.
  2. Bütün dernekleri, ulusal mesleki yeterlilik kurumu, ilgili bakanlıkları, üniversiteleri, TSE’yi bir masaya oturtalım; adına da “Gastronomi Divanı”diyelim, kulağa da hoş gelir.
  3.  Tek çatı, gerçek sendika. Yoksa WACS yine “içeride kim kime dum duma” “Federasyonlar çalsın, dernekler oynasın! Hala eller havada bunların.” deyip kaçar.

 

Ateşbaz-ı Veli mezarından kalkıp bugünkü mutfakları görse önce bir “Hu” çeker, sonra daEvlatlar, önce şu nefsinizi tencereye koyup kaynatın” derdi.

 

Ey gastronomi camiası, titre ve özüne dön! “Matbah-ı Ego” show dönemini kapatıp “Matbah-ı Irfanı açarak! Hem de hemen!... En acilnden, en acilinden, en acilinden!

YORUMLAR

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Turizm Haberci, Turizm haberleri, Turizm Bölgeleri hakkında bilgiler Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız