
(M.Ö 585-546) Manisa ve Uşak illerini içine alan topraklarda kurulan Lidya Krallığı'nın en güçlü ve zengin kralıdır.
M.Ö 620 yılında Lidya Kralı Alyattes ve ismi hâlâ bilinmeyen Karyalı soylu bir kadının oğlu olarak doğdu.(1)
"Karun kadar zengin" deyimi, Lidya Kralı Krezüs'e aittir.
İlk defa altın ve gümüşten sikke bastırmıştır.
Bu devletin başkenti Sardes'tir. (Manisa- Salihli ilçesinde)
Halikarnassoslu(Bodrumlu) tarihçi Herodot'a göre Kroisos(Krezüs) Batı Anadolu'daki şehir devletlerini( Karyalılar dahil) ele geçirerek doğudaki seferlerle sınırlarını Halys(Kızılırmak) sınırlarına kadar genişletti. Efes'ten başlayıp Sardes'ten geçen ve Asur(Doğu Anadolu)topraklarına kadar uzanan ticaret yolu olan 'Kral Yolu'nu kurmuş, çok zengin olmuştur.
Uzun yıllar önce okuduğum efsaneye göre:
Kral Krezüs, tuttuğu her şeyin altın olması için ilahlara(Tanrılara) yalvarır ve dileği kabul olur... Krezüs, ağaçlara dokunur, altına dönüşür; kokladığı çiçekler altına dönüşür; dokunduğu eşyalar altına dönüşür, artık çok mutludur. Altının gözkamaştıran parlaklığı karşışısında büyülenmiştir. Sabah uyanan kızı koşarak gelir ve babasına sarılır ve o da altın bir heykele dönüşür. Çok sevdiği kızının bir heykele dönüşmesi karşısında mutluluk yerine acı hisseder. Sonunda kral, yine ilahlara yalvarır; 'dileğinden vazgeçtiğini ve eski haline dönmek istediğini' söyler. İlahlar,
" Eğer, Sardes Çayı'nda yıkanırsak eski haline döneceksin" derler.
Kral, Sardes Çayı'na girip yıkanınca eski haline döner ve kızı tekrar canlanır. O günden beri Sardes Çayı'nda toz altın zerreciklerine rastlandığı belirtilir.
Mutluluğu servet ve zenginlikte gören Krezüs, rüyasında çok iyi bir komutan olan oğlu Atys'in bir mızrağın demir ucuyla öldüğünü görür. Oğlunu korumak için komutanlık görevinden alır, her türlü savaş faaliyetlerini yasaklar ve evlendirmek için düğün hazırlıklarına başlar. Ülkenin başına bela olan, halkın ürünlerine zarar veren domuzlara karşı sürekli avı başlatılır. Ava çok düşkün olan oğlu yalvarır ve sonunda Krezüs dayanamaz ve izin verir. Ava giden birinin mızrağı domuzu ıskalar ve Atys'e saplanır, orada can verir. Kral, yıllarca evlat acısını çeker.
İran'da kurulan Pers İmparatorluğu'nun tehdit oluşturnası üzerine hazırlık yapar, savaşı kazanacağından emin olarak, hazırladığı ordu ile birlikte Pers ordusuna komuta eden Kiros ile Sinop yakınlarında karşılaşır. İki ordu büyük bir kayıp verir. Ertesi günü Pers hükümdarı Kiros, savaşmayınca Krezüs ordusuyla geri çekilir ve Sardes'e döner. Krezüs, Pers Kralı Kiros'un kendisini takp ederek Sardes'e geleceğini düşünememiştir. Sardes'te yapılan savaşı Krezüs kaybeder ve askerleriyle kaleye sığınır. Kuşatmanın 14.gününde Sardes düşer ve tam öldürülecek ken, doğduğundan beri hiç konuşmayan ilk oğlunun dili çözülür ve Pers askerine " Kroisos'i öldürme " diye bağırır. Sonra kral esir edilir ve diri diri yakılmaya mahkum edilir. Çok büyük bir ateş yakılır ve tepesine çıkarılır. Krezüs, odun yığınının üstünde iken Atinalı filozof, kanunlarıyla ünlü devlet adamı olan Solon'un söylediği, "hiçbir canlının yaşarken mutluluktan söz edemeyeceği sözünü düşünür ve
" Solooon" diye üç defa bağırır. Bunu duyan Kiros, Solon'un kim olduğunu öğrenmek ister. Ateşin üstünden indirilmesini emreder ama ateş söndürülemez. Mucize gerçekleşir, Apollon müdahale eder, gökten sel gibi yağmur yağar ve ateşi söndürür.
Krezüs, ateş yığınından indirilince Kiros ona sorar: "Krezüs, kim sana söyledi benim topraklarıma saldırmayı ve benimle dost yerine düşman olarak karşılaşmayı? Krezüs,
"Kral, " der, " bunu yapan senin iyi talihin ve benim kötü talihimdir." Krezüs'ün bu cümlenin devamında söylediği sözler, savaşın acı ve trajik doğasına ilişkin söylenmiş en kesin ifadeler olarak tarihte yer alacaktır. " Çünkü kimse, barış dururken savaşı seçecek kadar deli değildir; barışta oğullar babalarını gömerler, savaşta ise babalardır, oğullarını mezara indiren."(2)
Antik çağın en zengin Kralı olan Krezüs, önceleri mutluluğu zenginlikte bulduğunu düşünmesine rağmen daha sonra yaşamı boyunca çektiği acılar, düşüncelerinin değişmesine neden olmuştur.
Krezüs, kendisini dünyadaki en mutlu ve talihli insan olarak gördüğü için, kendisini ziyarete gelen Solon'a yönelttiği,
" dünyada benden başka mutlu kimseye rastladın mı? " sorusunu ve Solon'un "gördüm",
"Krezüs, insan için yalnızca talih ve talihsizlik vardır. Evet, görüyorum sen çok zenginsin, çok insana hükmediyorsun ama benden istediğin şeye gene de cevap veremem; önce ömrünün güzel bir sona bağlandığını görmem gerekir... O ki, ömrü boyunca her zenginliğe erişir ve en son dünyadan hoşnut ayrılır, işte o, bana göre, ey kral, mutlu insan adını hak eder. Her şeyin sonuna bakılmalıdır; Tanrı çok insana mutluluğu yem olarak sunar, sonra da çeker alır elinden." Solon'un bu sözlerini beğenmediği içinde kapı dışarı ettiğini düşünen Krezüs, yaşadıklarından sonra O'nun haklı olduğunu kabul eder. (2)
*
Ahmet, ilkokula giden bir çocuktur. Bir gece gördüğü rüyaya göre bir antika dükkanındadır. Dükkandaki ilginç eşyalara bakarken bir gösterişli bir lambaya gözü takılır. Bu, Alaattin'in lambasıdır. Eline aldığı lambayı oynarken birden toz duman içinden bir dev çıkar; Ahmet'e, " dile benden ne dilersen? " der. Ahmet, şaşkınlık içinde "istediğim her şeyi yiyebileyim" der. Karnı çok:aç olduğu için, aklına gelen yemekler bir tepsi içinde gelir, onları afiyetle yer. Sonra baklava ve dondurmayı çok sevdiğini düşünür; onları da hizmetkâr getirir ve afiyetle yer. Sonra gazoz içmek ister, o da anında gelir ve keyifle içer... İsteklerini yerine getiren masal kahramanına teşekkür eder ve tekrar derin uykuya dalar.
Gördüğü güzel rüyanın etkisiyle gülümseyen Ahmet'i annesi zor uyandırır,
" hadi oğlum, kalk, okuluna geç kalacaksın" der. Ahmet, canının çektiği ama yiyemediği yiyecekleri rüyasında yediği için mutluydu ama gerçekler farklıydı... Kahvaltıda bir bardak çay ve üç tane zeytin ve bir dilim ekmek vardı. Onları aceleyle yedi, hazırlandı ve sabahın zifiri karanlığında yola koyuldu. Yokluktan annesi, beslenme çantasına bir dilim ekmek ve bir soğan koymuştu. Ahmet, gece rüyasında istediği yemekleri yemeyi tekrar hayal etti. Hiç olmazsa rüyasında karnı doyuyordu.
Kötü rüyaların değil, iyi rüyaların gerçek olması dileğiyle.
Kaynak:
(1) -wikipedia. org
(2) -serbestiyat.com