Kimi insanlar sessizce yaşar, gürültüsüzce iz bırakır.
Onlar ne kürsülerin insanıdır, ne televizyon ekranlarının… Ama yaşadıkları mahalle, dokundukları hayatlar, kurdukları işler onların adını nesilden nesile taşır. İşte onlardan biri de geçtiğimiz günlerde ebediyete uğurladığımız Hüseyin Can amcamızdı.
Küçük yaşlarda Balkanlar’dan koparılan bir çocuğun, Anadolu’nun sanayi kalbi Kocaeli’de yeniden kök salma hikâyesidir onunki. Göç etmek zorunda kalan her insan gibi, geride yıkık bir yurt, hayatta kalmak için sarılınan meslekler ve sıfırdan başlayan bir yaşam… Lakin Hüseyin amca bu yeni başlangıcı sadece kendisi için değil, bir şehir, bir sektör ve nihayet bir ülke için hayra vesileye dönüştürmeyi başardı.
İzmit’in simgesi haline gelen pişmaniyeyi sadece tel tel bir lezzet olmaktan çıkarıp bir kültür, bir marka, bir hatıraya dönüştürdü. Kurucusu olduğu Can Pişmaniye, o eski usul emekle yoğrulmuş dükkanlardan, bugün dünya pazarlarına açılan bir değere dönüştü. Akademik kariyer yolunu seçebilecek evlatlarını, Yaşar Can’ı, Murat Can’ı bu yola seferber etti. Onlar da baba mirasını sadece yaşatmadılar, büyüttüler, geliştirdiler, coğrafi işaretle tescillediler, İzmit’i dünya haritasında parmakla gösterilen bir tat merkezi yaptılar.
Bugün onlarca ülkeye yapılan ihracatla sadece ülkemize döviz kazandırılmıyor; aynı zamanda yüzlerce insana aş, iş, umut sunuluyor. Ve bu emek zincirinin ilk halkasında yer alan mütevazı bir adam vardı: Hüseyin Can. Sesi çok çıkmayan ama izi çok derin bir adam…
Rahmetle ve minnetle anıyoruz onu. Gözlerini dünyaya yumduğu bu topraklarda, her pişmaniye telinde onun alın teri, onun gayreti, onun hatırası var. Bazen bir insan, bir sanayici, bir tüccar değil de bir “emek medeniyeti”nin temsilcisi olur. Hüseyin amca işte öyle biriydi.
İzmit seni unutmayacak Hüseyin amca. Mahallen, dostların, komşuların, pişmaniye ustaları ve hatta bu yazıyı okuyan herkes seni rahmetle anacak.
Ruhun şâd, mekânın cennet, adın hayırla yâd olsun.