Tarihi taşların fısıltısını duymayan kulak, toprağın altındaki medeniyetin haykırışını da duymaz.
Kocaeli… Adı sanayiyle, yollarla, limanlarla anılsa da; bu şehir, yalnızca demir çelikten, fabrikalardan ibaret değildir. Kocaeli, yeryüzünün en kadim izlerini taşıyan bir uygarlıklar beşiğidir. Bitinya'nın başkenti, Roma'nın ileri karakolu, Osmanlı'nın saklı bahçesi… Ama ne yazık ki geçmişine yabancılaşan bu şehir, tarihine de düşman kesilmiştir.
Piramitleri put sayıp kıran bir Mısırlı Müslümana rastlamazsınız. Keops’a balyoz kaldıran tek bir İslam ülkesi gösteremezsiniz. Ama DAEŞ’in, tarihin mirasını yok eden barbarlığına hayret ederken, aynı hoyratlığı kendi topraklarımızda, gözümüzün önünde, sessiz sedasız izliyoruz. Roma su yollarını alt yapı diye yok eden, Osmanlı çeşmelerini tabela asmak için söken, Bitinya mezarlarını “inşaat çıkıntısı” sayan bir zihniyet var karşımızda. Evet, Çin de yaptı bunu… Ama onların motivasyonu ideolojiydi. Bizimkisi cehaletle karışık ilgisizliktir.
Kocaeli’de taş üstüne taş koyan bir tarih inancı yerine, beton üstüne beton döken bir açgözlülük hakim. Şehir katlediliyor, geçmiş yok ediliyor, bir milletin hafızası siliniyor. Oysa bu topraklarda Aziz Yorgi’nin ayak izi var. Lokman Hekim diye bildiğimiz Aziz Pandeleymon’un şifası var. Azize Barbara’nın direnişi, sabrı, hikmeti var.
Ama biz bu isimleri ne kitaplarda okuyoruz, ne müzelerde görüyoruz. Çünkü Bitinya tarihine sahip çıkan tek bir kamu iradesi yok. Çünkü arkeolojik değerleri turizme kazandırmak yerine, rant alanına çevirmekle meşguller. Çünkü bu şehirde tarih, ya ayak altında ya enkazın dibinde.
İşte tam da bu nedenle Kocaeli’nin bağrında bir istisna var. Bir ışık. Bir vicdan. Yaşayan bir efsane: Numan Gülşah. Belki de Bitinya’nın son azizi… Çünkü o, yalnızca bir tarihçi değil; aynı zamanda bir hafıza muhafızı, kültür nöbetçisi, taşların dilinden anlayan bir yürek taşıyor. Kocaeli’de her taşı tanıyor, her duvarı konuşturuyor. Yıkılmasın diye kalkan oluyor, unutulmasın diye yazıyor, anlatıyor, mücadele ediyor. Bir toplumun geçmişle bağı kopmasın diye kendini adayan bu insan, tek başına bir kurumdur.
Yok edilen su kemerleri, yerle bir edilen hamamlar, taşların altına gömülen medeniyetler… Hepsine tek başına ağıt yakıyor Numan Gülşah. Ama bu ağıdı bir kişiyle sınırlı bırakmak, ona da bu kente de haksızlıktır.
Bu şehrin Numan Gülşah’lara değil, Numan Gülşah’ların yolunda giden kurumlara ihtiyacı var. Tarihi restore etmeye değil, korumaya… Hatırlamaya değil, yaşatmaya… Anılaşmaya değil, aidiyet kurmaya…
Kocaeli'nin taşı toprağı altındır ama bu altın, sarrafına muhtaçtır. İşte o sarraf da bellidir: Bitinya’nın son azizi, yaşayan efsane Numan Gülşah…