✍️ Kadir Uğur Yılmaz yazdı
Turizmde Ucuzluk Efsanesi: Türkiye Nereye Gidiyor?”
Türkiye, yıllar boyunca turizmde “ucuz ülke” olarak konumlandı. Düşük kur, düşük iş gücü maliyeti ve yüksek hizmet kalitesiyle hem Avrupalı hem Rus turistin gözdesi oldu. Ancak artık bu model iflas etti. Çünkü ucuzlukla rekabet etmeye çalışan bir ülkenin pahalıya mal olduğu bir döneme girdik.
Gelin, birkaç rakamla başlayalım:
Yunan adalarında haftalık tatil 350–700 Euro.
Türkiye’de aynı aralıkta artık ancak 2–3 günlük tatil yapılabiliyor.
Mısır’da lahmacun 2 Euro, pizza 5 Euro.
Türkiye’de lahmacun 6–7 Euro, orta halli bir pizza 20 Euro.
Alkollü içkiler Yunanistan’da sudan ucuzken, Türkiye’de adeta lüks kategorisinde.
Yani turist artık “Türkiye ucuz” diye gelmiyor. Gelen ise “bunu bilseydim İtalya’ya giderdim” diyor. Bu, sadece fiyat meselesi değil, algı meselesidir. Ve algı bir kez zedelenirse, kolay kolay tamir edilmez.
Hizmet Kalitesi ve Personel Krizi
Bir başka büyük sorun ise nitelikli personel eksikliği. Pandemi sürecinde sektörden kopan turizm emekçileri ya geri dönmedi ya da farklı sektörlere kaydı. Bugün özellikle sahil bölgelerinde turizm tesislerinin çoğunda vasıfsız, deneyimsiz, sektörel eğitimi olmayan personel çalışıyor. Özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu’dan gelen gençler turizme kazandırılmak isteniyor fakat sistemli bir eğitim ve entegrasyon modeli yok.
Sonuç ne oluyor? Turist memnuniyetsizliği artıyor, yorum sitelerinde Türkiye’nin puanı düşüyor, tekrar tercih edilme oranı azalıyor.
Turizm bir algı işidir. “Ne kadar ödediğim değil, ne hissettiğim” önemlidir. Bugün Türkiye’de pek çok turist, tatil sonrası şu cümleyi kuruyor:
> “Kazıklandım, kandırıldım, ilgisizlik gördüm.”
Kur Baskısı: Çözüm Değil, Tuzak
Ekonomi yönetiminin dövizi baskılayarak turizmi canlandırmaya çalışması, ters etki yapıyor. Kur düşük tutulunca maliyetler artıyor, yerli üretici rekabet edemiyor, hizmet fiyatı yükseliyor. Oysa kur serbest bırakılır, iç turizm desteklenir ve döviz gerçek değerine ulaşırsa; hem gelir artar hem de hizmet dengesi kurulur.
Bugün, hem pahalıyız, hem hizmet kalitemiz düşüyor. Bu ikisi birleşince turist kaçıyor. Sorunun adı açıktır: Piyasa ile kavgalı bir ekonomi modeli, turizmin düşmanıdır.
Ne Yapmalı?
1. Turizm personeli yeniden yapılandırılmalı. Devlet destekli eğitim programlarıyla nitelikli insan kaynağı yetiştirilmeli.
2. Kur manipülasyonundan vazgeçilmeli. Serbest piyasa, hizmet kalitesi ve gerçek rekabetin önünü açar.
3. Fiyat denetimleri yapılmalı. Aşırı kâr marjları, turist kaçırıyor.
4. Yerel yönetimler ve STK’lar daha etkin olmalı. Denetimden, tanıtıma kadar her şeyde işbirliği şart.
5. Turizm algısı tekrar inşa edilmeli. “Ucuza çok şey” vaadi değil, “adil fiyata kaliteli deneyim” anlayışı öne çıkmalı.
Turizm sektörü bu ülkenin stratejik gelir kalemidir. Ama günü kurtarmak uğruna yapılan hamleler, geleceği tehlikeye atıyor. Biz rakiplerimizden daha pahalı ama daha kalitesiz olursak, ne Avrupalı gelir ne Rus kalır.
Turizm, günübirlik bir kazanç değil; yıllarca emekle inşa edilen bir itibardır. Bu itibarı koruyamazsak, kaybedecek çok şeyimiz olur.
???? Kadir Uğur Yılmaz
Siyaset Bilimci | Ekonomi ve Kamu Yönetimi Uzmanı